Işık Gürer

2010 yılında yayınlanan “Mine” adlı romanımla edebiyat dünyasına ilk adımımı attım. Aslında aldığım eğitim sebebiyle tüm iş hayatım boyunca rakamlarla uğraşmam gerekse de, çocukluğumda babaannemden dinlediğim masallar kulaklarımdan hiç silinmedi ve bu masalların hayal dünyamda bıraktığı izlerle romanlarımın temelleri atıldı. Babaannemin hayatındaki bir çıkmazdan yola çıkarak kurguladığım ilk romanım “Mine” de ki gerçek, 1910 lu yıllardan bu yana maalesef ki ülkemizde hala kanayan bir yara olan çocuk gelinler gerçeği. Daha 16 yaşında Gemliğin Kavakdibi köyünden İstanbul'un Eyüp semtinde bir konağa savrulan Mine'nin gerçek anlamda imkansız olan büyük aşkı... 2011 yılında yayınlanan “Gündüz Düşleri” öykü kitabımdaki hikayeler, hayatımda aklımın hep bir köşesine takılmış olan anlardan ortaya çıktı diyebilirim. 2014 yılında arkadaşım Erol Batislam'ın fotoğraflarına yazdığım kısa yazıları toparladığımız “boş” isimli kitabımız 52 haftada oluştu. Her hafta bir fotoğraf ve bu fotoğrafa ait kısa öyküyü paylaştığımız blogumuzu kitap olarak elimize almak çok keyifli oldu gerçekten. Ve son kitabım... Beni biraz sevebilir misin? Henüz çok yeni ve yavaş yavaş okuruyla buluşmaya başladı bile. “Mine” nin devamı niteliğinde olmasa da “Mine” nin içindeki karakterlerden ama hiç önemsenmeyen, üstün körü geçiştirilen karakterlerden birinin 50 yıl sonraki hayatından bir bölümle doğdu bu kitap. Kitabın baş karakteri Zeki ile birlikte sevginin de sevgisizliğin de bulaşıcı olduğunu keşfediyoruz aslında. Bir çocuk gelinin oğlu olarak dünyaya gelen Zeki, annesinin onu sevmeyi becerememesinin acısını, hayatına giren tüm kadınlardan ama esas kendinden acımasızca çıkarıyor... Ben tüm bu kitapları yazarken aldığım keyfi ve duyduğum tatmini okura ulaştırabilmeyi çok önemsiyorum. Ama şunu da çok iyi anladım ki eğer bir kitabı yada öyküyü yazarken siz keyif alıyorsanız bu mutlaka okuyucuya geçiyor ve o kitabın yolu açılıyor.